Gerek Osmanlı gerek Türkiye cumhuriyeti tarihleri boyunca bir çok defa meydana gelmiş harekettir.
en sonuncuları şeyh Sait ayaklanması ve pkk hareketleridir.
kürt isyanlarının tipik özelliği her isyanın bir öncekinden daha büyük olması ve feodal yapılarından dolayı isyan lideri bertaraf edildiğinde isyanın da sona ermesidir.
kürt isyanları olarak tanımlasa bile esasında, çoğu zaman herhangi bir kürt aşireti ve destekçi dost aşiretlerinin başlattığı* ve merkezi hükümet ve diğer düşman aşiretler tarafından bastırılan isyanlardır.
bahsi geçen isyanların hiçbiri bütün aşiretlerin desteğini alamamıştır. bunun altında yatan neden kürt feodal sisteminin hizipçi aşiretçilik üzerine kurulmuş olmasıdır.
(bkz: kürtler/@galatyphoon)
(bkz: kürt feodalizmi)
(bkz: kürt sorunu/@galatyphoon)
not: nasturi isyanı kürt isyanı değildir. Nesturiler bölgede yaşayan Hıristiyan azınlıktır. Kürt isyanı olmadığı gibi nasturi isyanlarını kürt aşiretleri bastırmıştır.
(galatyphoon, 27.08.2005 20:10)8092792 !?
(bkz: bedirhan isyani)
(bkz: kocgiri isyani)
(bkz: seyh sait isyani)
(bkz: dersim isyani)
(bkz: agri isyani)
(muhendis, 19.11.2007 20:19 ~ 20.01.2008 22:39)11722237 !?
3 ocak 2008 tarihli hürriyet gazetesinde mehmet ali birandın köşesinde emekli asker bir okurunun katkısıyla genel kurmay arşivleri referansıyla tam listesi verilmiştir.
kaynak olması açısından biz de buraya kaydedelim.
osmanli dönemindeki isyanlar:
babanzade abdurrahman paşa isyanı (1806- musul)
babanzade ahmet paşa isyanı (1812 &8211; musul)
zaza&8217;ların isyanı (1820)
yezidilerin isyanı (1830- hakkari)
şerefhan isyanı (1831- bitlis)
bedirhan isyanı (1835- botan)
garzan isyanı (1839- diyarbakır)
ubeydullah isyanı (1881- hakkari)
bedirhan osman paşa ve kardeşi hüseyin paşa isyanı (1872-mardin-cizre)
bedirhan emin ali isyanı (1889- erzincan)
bedirhaniler ve halil rema isyanı (1912-mardin)
şeyh selim şehabettin ve ali isyanı (1912- bitlis)
koşgari isyanı (1920- koşgiri)
cumhuriyet dönemi ayaklanmalari:
nasturi isyanı (1924- hakkari)
jilyan isyanı (1926- siirt)
şeyh sait isyanı (1925- bingöl-muş-diyarbakır)
seit taha ve seit abdullah isyanı (1925-şemdinli)
reşkotan ve reman isyanı (1925- diyarbakır)
eruh&8217;lu yakup ağa ve oğulları (1926-pervani)
güyan isyanı (1926-siirt)
haco isyanı (1926- nusaybin)
i. ağrı isyanı (1926)
koçuşağı isyanı (1926- silvan)
hakkari- beytüşşebab isyanı (1926)
mutki isyanı (1927- bitlis)
ii. ağrı isyanı
biçar harekatı (1927- silvan)
zilanlı resul ağa isyanı (1929- eruh)
zeylan isyanı (1930- van)
tutaklı ali can isyanı (1930- tutak-bulanık-hınıs)
oramar isyanı (1930- van)
iii. ağrı harekatı (1930)
buban aşireti isyanı (1934- bitlis)
abdurrahman isyanı (1935-siirt)
abdulkuddüs isyanı (1935-siirt)
sason isyanı (1935-siirt)
dersim isyanı (1937-tunceli)
pkk terörü (1984-1999)
kurulup dağılmış Kürt örgütler :
bölücü örgütler :
- türkiye kürdistan demokratik partisi (tkdp)
- kürdistan öncü işçi partisi (köip-ppkk)
- türkiye kürdistan sosyalist partisi ( tksp)
- rizgari örgütü
- ala rizgari örgütü
- kawa örgütü
- kürdistan ulusal kurtuluşçuları örgütü (kuk)
- kürdistan sosyalist harekatı (tsk)
- kürdistan sosyalist birliği (yekitiya sosyalista kürdistan – ysk)
- tekoşin örgütü
- kürdistan kurtuluş harekatı (tevger)
- kürdistan işçi partisi (partiye karkaren (işçi) kürdistan /pkk)
öğrenci cemiyetleri:
- kürt teali cemiyeti
- kürt istiklal cemiyeti
- istanbul kürt talebe cemiyeti
bölgedeki diğer kürt hareketleri :
irak:
- irak kürdistan demokratik partisi ( ikdp)
- kürdistan yurtseverler birliğö ( puk- ynk-kyb)
- kürdistan özgürlük partisi (pük)
iran:
- iran kürdistan demokratik partisi ( ikdp)
- kürt işçileri devrimci örgütü ( komala)
suriye:
- kürt sosyalist partisi
- suriye kominist partisi
KÜRT İSYANLARI KRONOLOJİSİ
Öncelikler dış güçlerin ilelebed maşası olan kürtlerin Osmanlı İmparatorluğu, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Dönemlerindeki isyanlarının bir listesini inceleyiniz.
# 1806, Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa İsyanı
# 1833-1837, Mir Muhammed (Soran) İsyanı
# 1838 1. Han Mahmud İsyanı
# 1842 - 1847 2. Han Mahmud İsyanı (son döneminde Bedirhan Beyle ittifaken)
# 1843-1847 Bedir Han İsyanı
# 1855, Yazhan Şer İsyanı
# 1878-1881, Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanı
# 1919-22, Simko (Ismail Ağa) İsyanı
# 11 Mayıs 1919, Ali Batı İsyanı
# 21 Mayıs 1919, Mahmut Berzenci İsyanı
# 6 Mart 1921, Koçgiri İsyanı
# 4 Eylül 1924, Beytüşşebab İsyanı
# 13 Şubat 1925, Şeyh Said İsyanı
# 10 Haziran 1925, Nehri İsyanı
# 7 Ağustos 1925, Reşkotan-Raman İsyanı
# Kasım 1925, 1. Sason İsyanı
# 16 Mayıs 1926, 1. Ağrı İsyanı
# 21 Ocak 1926, Hazro İsyanı
# 7 Ekim 1926, Koçuşağı İsyanı
# 26 Mayıs 1927, Mutki İsyanı
# 13 Eylül 1927, 2. Ağrı İsyanı
# 7 Ekim 1927, Bıcar İsyanı
# 6 Temmuz 1929, İt Resul İsyanı
# 20 Eylül 1929, Tendürek İsyanı
# 26 Mayıs 1930, Savur İsyanı
# 20 Haziran 1930, Zilan İsyanı
# 21 Temmuz 1930, Oramar İsyanı
# 7 Eylül 1930, 3. Ağrı İsyanı
# 24 Ekim 1930, Pülümür İsyanı
# Eylül 1930, 2. Mahmut Berzenci İsyanı
# Kasım 1931, Şeyh Ahmed Barzani İsyanı
# Ocak 1937, 2. Sason İsyanı
# 21 Mart 1937, Dersim İsyanı
ve 25 küsur senedir devam eden bölücü terör örgütü PKK'nın faaliyetini de bu listeye eklemek gerekir.
BAŞBUĞ ATATÜRK'ÜN TANRIDAĞI'na varmasından sonraki siyasi süreçte birbirlerinin kopyası olan aciz siyasal iktidarlar, Kürt yayılmacılığına ve terörünün yayılmasını önlemek şöyle dursun, olayı 3-5 eşkıya deyip Türk Milleti'ni uyutmaya, tepkisini ön elemeye çalıştılar. Bunun için çeşitli yöntemler denendi.
Özellikle 12 Eylül sonrasında yapılan propagandalar, çıkartılan yayınlar sürekli Kürtlerinde Türk boyu olduğunu, Türklerle kürtlerin aynı soydan geldiklerini vurguladı. Hiç şüphesiz Türk Toplumu Devletine ve Yasalarına bağlı bir Millet olduğu için bu propagandalardan etkilendi. Fakat bu propagandayı sadece devletin kurumları değil, siyasal partilerde hatta Türk Milliyetçisi, Türkçü, Turancı olduğunu iddia eden Mhp bile sürdürdü. İster istemez toplumumuzda bu söylem geniş bir taban buldu. Hatta MHP'li bir milletvekili ve bakan, Malazgirt Savaşı'nı Kürtlerin sayesinde kazandığımız yalanını Televizyonlardan canlı yayınlarda Türk Milleti'ne söyleyecek kadar iğrençleştiler. Bu ayıp onlara bir ömür boyu yeter, ancak yüzleri dahi kızarmadan hala aynı yalanları söylemektedirler.
Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcına dönersek Kürtlerin İngilizler, Fransızlar ile işgalcilerin işbirlikçileri tarafından BAŞBUĞ ATATÜRK'E ve Türk Milleti'ne karşı paramiliter güç(aynı şekilde İngilizler ve Padişah Vahdettin Bolu-Düzce yöresindeki Çerkezleri de isyan ettirmişlerdir) olarak kullanmışlardır.
- BAŞBUĞ ATATÜRK ve Silah arkadaşları Sivas kongresine giderken kürtler, Erzincan-Sivas arasındaki Sansa Boğazında yolunu kesmek istedilerse de başaramamışlardır.
- İşgalcilerin uşağı olan Vahdeddin'in Görevlendirdiği Ali Galip kürt aşiretlerini toplayarak Sivas Kongresini basmak istemişse de, başarılı olamayarak kaçmıştır.
- Batı Cephesinde Yunan kuvvetleri ilerlerken, eş zamanlı olarak Sivas'ın doğusu ve Erzincan'ın batısı arasındaki bölgedeki kürtlerin koçgiri kürt aşireti isyan etmiş. İsyan birkaç ay boyunca sürmüştür. Ancak Kahraman Türk Ordusu, Giresunlu Topal Osman Ağa'nın birlikleri ve yöredeki Türkler kenetlenerek kürt isyancıları yenilgiye uğratmışlardır. İsyanın başlangıcında kürtler, TBMM'ye telgraf çekerek Wilson Prensipleri'nin ve Sevr Antlaşması'nın kabul edilerek Kürtlere bağımsızlık verilmesini istemişlerdir. Lakin hainler emellerine ulaşamayarak bozguna uğramışlardır.
Sonuç olarak Kürtlerin büyük çoğunluğu Kurtuluş Savaşı'nda işgalcilerle işbirliği yapmışlar, tarafsız kalan küçük bir bölümü de Cumhuriyet döneminde isyan etmişlerdir. Dolayısıyla KURTULUŞ SAVAŞI SADECE TÜRK MİLLETİ'NİN kazandığı bir zaferdir. TÜRKÜN savaş kazanmak için bir avuç soysuzun iddia ettiği gibi kürde laza, Çerkez'e ya da diğer unsurlara ihtiyacı yoktur. Utanmadan bu etnik özürlüleri Zaferlerimize Tarihimize ortak etmek isteyen Sahte Milliyetçiler ve ATATÜRK Düşmanı Hain yobazların, yalanları artık tutmuyor.
TANRI'DAN, YÜCE TÜRK IRKINA gelecekte de girişeceğimiz SAVAŞLARDAN MUZAFFER çıkmasını dilerim.
TÜRK IRKI SAĞ OLSUN
TÜRK ULUSUNU YORDUNUZ !
Devletin kurumsal yapısını tahrip edip, toplumsal uyumu bozarak, kültürümüzü yozlaştırıp, Türk gençliğini işe yaramaz hale getirerek, Süleymaniye çuvalından başlayıp bir sıra cambazlıklarla Türk Ordusunun itibarını düşürerek, “kürdistanın sınırlarını çizdik” diyenlere hiçbir işlem yapmayarak, memleketin üstündeki yıldızlar hariç toprağı, suyu ve geleceği haraç mezat satarak, rejimi düşman sayıp her fırsatta onu zayıflatmak için çalışarak, ülkeyi umutsuz ve çaresiz hale düşürdünüz…
Bütün bunları iktidar ve muhalefet olarak elbirliği ile yaptınız. “Askerlere Sivil mahkemelerde yargı yolunun açılması” hakkındaki yasayı bile her işte olduğu gibi, karanlıkta yaptınız. Yarasalar ışığı sevmez . . .
Devleti ve ordusu olmayanların başına nelerin geleceğini Doğu Türkistan’da gördünüzmü?…
Siyaset dünyada bir güçler mücadelesidir. O yüzden siyasette güçlülere ihtiyaç vardır.
Gelecek; terörizm, propaganda savaşları,gerilla hareketleri, bilişim ve denetim sistemlerine saldırılar şeklindeki savaş türleriyle baş edebilen ve bu savaşları kazanacak olanlarındır.
Bugün ne dünya devleti hakimiyeti, ne hükümeti, ne de Avrupa devletleri ve hükümeti kurulup işletilemez. Çok uzaktır. Dünya politikalarının temel birimi ulustur. Ve ulus egemenliğini herhangi bir biçimde kısıtlayabilecek bir kararı, uluslararası alanda uygulama imkanı da yoktur.
Ülkede çöküntü, ümitsizlik, gayesizlik ve yenilgi havası hakim. Devrine ve geleceğe sahip çık…
Güçlü rüzgarlar, kartallara komşu, kara komşu, güneşe komşudur, böyle yaşarlar…
Toplumsal ideallerini kaybettiğinde bir memlekette var olan her şey hiç olur…
Çocuklarının geleceğini kurtarmak istiyorsan Hak ve Eşitlik Partisinin ayak izlerini takip et…
Artık bu zincir bileğimizi sıkıyor, kıracak ve kurtulacağız.
VAKTİDİR! TAM VAKTİDİR!
RİYAKAR, İKİYÜZLÜ, SÖMÜRGECİ, UTANMAZ VE ENTRİKACI
AVRUPA BİRLİĞİNDEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNE YENİ BİR SİYASİ DİREKTİF VE EMİR GELDİ!..
ÖĞREN VE DÜŞÜN!..
Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg imzasıyla 01 Ekim 2009 tarihli “Türkiye’de ki Azınlıklar Raporu”nun 4. bölümünde yer alan 73. maddede yetkililerden şu talep edildi:
“Özellikle Eylül 2008’de kurulan Hak ve Eşitlik Partisi adında ki yeni partinin açıktan misyonerleri hedef alması en ciddi endişe kaynağıdır. Türk yetkililere, azınlıklara yönelik ciddi hoşgörüsüzlük manifestolarının ortaya konmasına karşı dikkatli olması ve bunları ortadan kaldıracak gerekli tedbirleri alması çağrısını yapıyoruz.”
Peki kim bu İsveçli Thomas Hammarberg denilen adam?:
1) Okullarda öğrenci Andının okunmasını istemeyen, eleştiren,
2) “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılarının ayrımcılık olduğunu önceki raporlara yazan,
3) Alevi ve kürt kökenli vatandaşlarımızı ayrımcılık ve azınlık olmaya körükleyen metinler düzenleyen,
4) Terör örgütü propagandası yapanlar için öngörünen yasaların kaldırılmasını isteyen,
5) PKK için “Devlet dışı silahlı güçler” ifadesi kullanan,
6) Ve bu zat, azınlıklar raporunu hazırlamadan önce, her defasında Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı gibi sorumlularla da görüşmeler yapıyor.
Müstemleke, sömürge, dominyon ve koloni yönetimi kültürün uzantısı bu İsveçli ne oldu da böyle nişadır sürmüşler gibi yandı, tutuştu ve ciyaklamaya başladı?…
Düzenbaz, daha parti ortada yok iken iki ay öncesinden Osman Pamukoğlu’nun şahsi sitesinde yer alan bir açıklamanın sadece birkaç cümlesini alarak partinin resmi programıymış gibi kullanıyor. Kaldı ki onu rahatsız eden bu değil, partinin ana hedefleri ve halka açık söylemleri. Yani şunlar;
1) Hak ve Eşitlik Partisi dağları eşkiyadan 365 günde temizleyip, bölgeyi hızlı ekonomik düzenlemelerle normalleştirip, huzura kavuşturacak.
2) Avrupa Birliği ile ilişkileri donduracak.
3) Madenlere verilen ruhsat ve lisansları yeniden gözden geçirecek,
4) 1996 yılında imzalanan “Gümrük Birliği” ni incelemeye alacak.
5) Özelleşme adı altında elimizden çıkan stratejik kurumlar bir plan dahilinde geri alınacak.
6) İstanbul’da Vatikan benzeri bir Ortodoks devletinin kurulmasına müsaade edilmeyecek.
7) Terör örgütü lider ve kurucu kadroları için idam geri getirilecek.
İşte İsveçli Thomas, sen ve senin gibilerin canını bunlar sıkıyor ama söylemeye bile cesaret edemiyorsun. Korkarak yaşamanız sonucu değiştirmeyecek.
Meclis içinde ve dışında bu kadar parti ile hiç ilgilenmeyip Hak ve Eşitlik Partisi’ni raporlarınıza almakta başınıza gelecekleri iyi kestirmenizden ve Türk Milletinin partimize olan teveccühünü çabuk fark etmenizden anlaşılıyor. Aferin geleceği tahmin etmişsiniz. Siz hukuk dahil, siyasi parti yasaları dahil, parti açma kapatma dahil Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne siyasi dayatmalar yapmayı sürdürün. Bakalım bu efendilik taslamanız daha ne kadar sürecek?
Siz serbestsiniz, biz de serbestiz…
Bir Türk – Moğol atasözü vardır: “Ardından yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz.” Henüz birkaçı geçmedi…
YAŞASIN VATAN YAŞASIN TÜRK MİLLETİ !